DrugCore.com Datetime:2011-12-01 13:50:48
Schering Plough
Etken Madde(ler:
Doksorubisin HCl (Lipozomal) 20 mg
Piyasa Şekilleri:
10 ml'lik 1 infüzyon solüsyonu içeren ambalajlarda.
Kullanım Şekli:
Over Kanseri: Caelyx hastalık ilerlemediği ve hastanın tedaviyi tolere etmeyi devam ettirdiği sürece her 4 haftada bir 50 mg/m2 dozunda i.v. yoldan uygulanır. İnfüzyon reaksiyonları riskini en aza indirmek için, ilk doz 1 mg/dakika'dan daha hızlı verilmemelidir. Eğer hiçbir infüzyon reaksiyonu gözlenmez ise, daha sonraki infüzyonlar 60 dakikalık bir zaman dilimi içinde uygulanabilir. İnfüzyon reaksiyonu gelişen hastalarda: Toplam dozun %5'i ilk 15 dakika içinde verilmelidir. Eğer reaksiyon gelişmeksizin tolere edilebilirse sonraki 15 dakikada infüzyon hızı iki katına çıkarılmalıdır. Eğer tolere edilebilirse, toplam doz takip eden 1 saat içerisinde (toplam 90 dakika) bitirilmelidir. AIDS-KS hastaları: Caelyx her 2-3 haftada bir 20 mg/m2 dozda i.v. olarak verilmelidir. İlaç birikimi ve yüksek toksisite önlenemeyeceği için, 10 günden kısa aralıklardan sakınılmalıdır. Terapötik bir cevaba ulaşılabilmesi için, hastalar 2-3 ay boyunca tedavi edilmelidir. Terapötik cevabı sürdürmek için, tedavi, ihtiyaç duyulduğu sürece devam ettirilmelidir. Tüm hastalar: Hastalarda erken infüzyon reaksiyonu semptomu ve belirtileri gözlenirse infüzyon hemen durdurularak uygun tedavi ajanları (antihistamin ve/veya kısa etkili kortikosteroidler) verilmeli ve infüzyona daha yavaş olarak yeniden başlanmalıdır. PPE, stomatit veya hematolojik toksisite gibi advers olayları tedavi etmek için doz azaltılabilir veya geciktirilebilir. Karaciğer fonksiyonu bozuk hastalarda, deneyim kazanılıncaya kadar, doz azaltılmalıdır. Tedavi başladığında, eğer bilirubin 1.2-3 mg/dl arasında ise ilk doz %25 oranında azaltılır. Eğer bilirubin >3 mg/dl ise ilk doz %50 azaltılır. Hasta ilk dozu, serum bilirubininde veya karaciğer enzimlerinde artış olmadan tolere edebilirse, 2. siklusdaki doz bir sonraki doz düzeyine yükseltilebilir. Örneğin ilk doz %25 azaltılmışsa 2. siklusta tam doza çıkarılır; ilk doz %50 azaltılmışsa 2. siklusta tam dozun %75'ine çıkarılır. Tolere edildiği takdirde doz daha sonraki sikluslarda tam doza yükseltilebilir. Caelyx karaciğer metastazı olan ve biluribin ve karaciğer enzimleri normalin üst sınırının 4 katına kadar yükseldiği hastalarda uygulanabilir. Caelyx uygulamasından önce ALT/AST, alkalen fosfataz ve bilirubin gibi klinik testleri kullanarak karaciğer değerlendirilmelidir.
Endikasyonları:
Platin esaslı kemoterapi rejimlerinden cevap alınamayan kadınlarda, ilerlemiş over kanseri tedavisinde endikedir. AIDS'e bağlı Kaposi Sarkomunda (KS) düşük CD4 sayımı (<200 CD4 lenfositi/mm3) ve yaygın mukokütanöz veya viseral tutulumu olan hastalarda da endikedir. Sistemik kemoterapide ilk ilaç olarak veya vinka alkaloidi, bleomisin ve konvansiyonel doksorubisinden (veya diğer antrasiklinlerden) en az ikisini içeren bir kombinasyon ile tedavi edilmesine rağmen hastalığı ilerlemiş veya ilaçları tolere edememiş AIDS-KS hastalarında ikinci tercih olarak kullanılır.
Kontrendikasyonları:
Bileşenlerine veya doksorubisin HCl formülasyonlarına karşı aşırı duyarlılık reaksiyonları gösteren hastalarda ve emziren kadınlarda kontrendikedir. Lokal tedavi ya da sistemik alfa-interferon ile etkili bir şekilde tedavi edilebilecek AIDS-KS hastalarında kullanılmamalıdır.
Uyarılar:
Bütün hastalar, rutin olarak sık EKG takibi altında tutulmalıdır. QRS kompleksi sayısında azalma, kalp toksisitesi için kesin bir kanıt sayılmaktadır. Bu değişiklik meydana gelirse, antrasiklin kökenli kalp hasarında en kesin test olan endomiyokard biyopsisi düşünülmelidir. EKG'ye kıyasla daha spesifik bir metod, ekokardiyografi veya tercihen Multigated Arteriyografi (MUGA) ile sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonunun ölçümüdür. Bu yöntemler, tedavi başlatılmadan önce ve periyodik olarak tedavi süresince tekrarlanmalıdır. Sol ventrikül fonksiyon değerlendirmesi hayat boyu 450 mg/m2 doksorubisine eşdeğer, kümülatif antrasiklin dozunu aşan her ilave doksorubisin kullanımından önce yapılmalıdır. Test sonuçları doksorubisin tedavisiyle ilişkili olası bir kalp hasarına işaret ederse, tedavinin sağlayacağı fayda miyokard hasarı riski ile dikkatlice karşılaştırılmalıdır. Doksorubisin toplam dozu, diğer antrasiklinler/antrakinonlar gibi veya örneğin 5-fluorourasil gibi kardiyotoksik maddelerle yapılan daha önce yapılmış (veya eşzamanlı) tedavinin dikkate alınmasını da gerektirir. Kardiyak toksisite; mediastinal radyasyon tedavisi görmüş veya eşzamanlı siklofosfamid tedavisi gören hastalarda 450 mg/m2 kümülatif antrasiklin dozundan daha düşük dozda da oluşabilir. Doksorubisin ile tedavi edilmiş pekçok hastada, önceden var olan kemik iliği supresyonu vardır. Kemik iliği supresyonu potansiyelinden ötürü, periyodik yapılan kan sayımları doksorubisin tedavisi boyunca sıklıkla ve en az doksorubisinin her dozundan önce yapılmalıdır. Bleomisin/vinkristin rejimine karşı, AIDS-KS hastaları ile yapılan kontrollü klinik çalışmalarda fırsatçı enfeksiyonların, doksorubisin tedavisi alanlarda nispeten daha sık geliştiği görülmüştür. Diğer DNA hasarı oluşturan antineoplastik ajanlarda olduğu gibi, doksorubisin ile kombinasyon tedavisi gören hastalarda sekonder akut miyeloid lösemiler ve miyelodisplaziler bildirilmiştir. Bu nedenle doksorubisin ile tedavi edilen her hasta hematolojik açıdan kontrol edilmelidir. Gebelik kategorisi D'dir. Açıkça ihtiyaç duyulmadığı takdirde kullanılmamalıdır. Çocuk sahibi olma potansiyeli olan kadınlar veya eşleri kullanırken ve tedavinin kesilmesini takiben altı ay içinde, etkin korunma yöntemleri kullanmalıdır. İnsan sütüne geçip geçmediği bilinmemektedir ve emzirilen bebeklerde şiddetli advers reaksiyon potansiyeli olması nedeniyle, anneler bu ilacı almadan önce emzirmeyi kesmelidir. Yapılan çalışmalarda sersemlik ve uyku hali seyrek olarak (<%5) doksorubisin kullanımıyla ilişkilendirilmiştir. Bu etkilerden şikayet eden hastalar, araba sürmekten ve makina kullanmaktan kaçınmalıdır.
Yan Etkileri:
Over kanserli hastalar ile yapılan klinik çalışmalarda (her 4 haftada bir 50 mg/m2) en sık görülen yan etki palmar-plantar eritrodisestezidir (PPE). PPE'nin görülme sıklığı %44-46.1'dir. Bu etkiler genelde hafif olmakla birlikte, %17-19.5 oranında ciddi (III. Derece) vakalar rapor edilmiştir. Hayatı tehdit edici (IV. Derece) vakaların insidansı <%1'dir. PPE nadir olarak tedavinin durdurulmasına yol açmıştır (%3.7-7). PPE ağrılı, maküler eritemli deri erüpsiyonları ile karakterizedir. Bu yan etki genellikle tedavinin ikinci veya üçüncü siklusundan sonra gözlenir. PPE profilaksisi ve tedavisinde günde 50-150 mg piridoksin ve kortikosteroidler kullanılmıştır fakat bu tedavi şekli faz III çalışmalarla incelenmemiştir. PPE'yi önlemek ve tedavi etmek için diğer stratejiler arasında doksorubisin uygulamasından 4 veya 7 gün sonra başlayarak el ve ayaklara soğuk su uygulamak (suya batırma, banyo veya yüzme), aşırı ısı/sıcak sudan koruma ve sıkı çorap, eldiven, ayakkabı giyilmesinden kaçınılması suretiyle el ve ayakları serin tutmak yer almaktadır. PPE gelişmesi, doz miktarı ve aralıkları ile ilişkili görünmektedir. Bu reaksiyon bazı hastalarda şiddetli ve zayıf düşürücü olabilir ve tedavinin kesilmesini gerektirebilir. Diğer sıklıkla görülen yan etkiler, stomatit/mukozit ve bulantı; AIDS-KS hastalarında (her 2 haftada bir 20 mg/m2) miyelosupresyondur (çoğunlukla lökopeni şeklinde). Tedavi edilen hastaların %5'inden fazlasında rapor edilen tedaviye bağlı istenmeyen etkiler: Asteni, eritem, bitkinlik, ateş, güçsüzlük, muköz membran bozukluğu, ağrı, karın ağrısı, anoreksi, kabızlık, diyare, dispepsi, ağızda ülserasyon, mukozit NOS, bulantı, stomatit, kusma, lökopeni , anemi, nötropeni, trombositopeni, parestezi, somnolans, farenjit, alopesi, kuru cilt, PPE, anormal pigmentasyon, döküntü, renksiz deri. Hayatı tehdit edici (IV. Derece) hematolojik etkilerin insidansı sırasıyla %1.6, %0.4, %2.9 ve %0.2'dir. Lökopeniye bağlı sepsis seyrek olarak gözlenmiştir (%1). Büyüme faktörü desteğine nadir olarak (<%5) ve transfüzyon desteğine hastaların yaklaşık %15'inde ihtiyaç duyulmuştur. %1-5 arasında bildirilen diğer istenmeyen etkiler; başağrısı, alerjik reaksiyon, titremeler, enfeksiyon, göğüs ağrısı, sırt ağrısı, kırıklık hali, vazodilatasyon, kardiyovasküler bozukluk, oral moniliyazis, ağızda ülserasyon, özofajit, bulantı ve kusma, gastrit, disfaji, ağızda kuruluk, flatulans, gingivit, hipokromik anemi, periferik ödem, kilo kaybı, dehidrasyon, kaşeksi, miyalji, sersemlik, uykusuzluk, anksiyete, nöropati, depresyon, hipertoni, dispne, öksürük artışı, vesikülobüllöz döküntü, kaşıntı, eksfoliyatif dermatit, ciltte bozukluklar, makülopapüler döküntü, terleme, akne, herpes zoster, ciltte ülserasyon, konjunktivit, tat bozuklukları, idrar yolu enfeksiyonu, disüri ve vajinittir. Doksorubisin ile sürdürülen klinik araştırmalarda ortaya çıkan klinik olarak anlamlı laboratuvar anormallikleri, total bilirubinde (genellikle karaciğer metastazı olan hastalarda) (%5) ve serum kreatinin düzeyinde (%5) artışları içermiştir. AST'de yükselmeler daha az sıklıkta bildirilmiştir (<%1). En sık görülen yan etkinin, hastaların yaklaşık yarısında gözlenen miyelosupresyon olduğu görülmüştür. Lökopeni, bu popülasyonda en sık karşılaşılan istenmeyen etkidir; nötropeni , anemi ve trombositopeni gözlenmiştir. Bu etkiler, tedavinin erken dönemlerinde ortaya çıkabilir. Hematolojik toksisite doz azaltılmasını, tedavinin askıya alınmasını ya da geciktirilmesini gerektirebilir. Hastalarda mutlak nötrofil sayımı <1,000/mm3 ve/veya trombosit sayımı <50,000/mm3 olduğunda, tedavi geçici olarak durdurulmalıdır. Daha sonraki sikluslarda mutlak nötrofil sayımı <1,000/mm3 düştüğünde, kan sayımını desteklemek amacıyla eş zamanlı tedavi olarak G-CSF (ya da GM-CSF) verilebilir. AIDS-KS hastalarında uygulamadan sonra fırsatçı infeksiyonlar gözlenir; bu reaksiyonlar, HIV'e bağlı immün yetmezliği olan hastalarda sıklıkla gözlenmektedir. Klinik çalışmalarda en sık gözlenen fırsatçı infeksiyonlar, kandidiyazis, sitomegalovirus, herpes simpleks, Pneumocystis carinii pnömonisi ve mycobacterium avium kompleksi olmuştur. Daha az sıklıkla gözlenen (<%5) diğer istenmeyen etkiler, palmar-plantar eritrodisestezi, oral moniliyazis, bulantı ve kusma, kusma, kilo kaybı, döküntü, ağızda ülserasyon, dispne, karın ağrısı, anafilaktik reaksiyonları içeren aşırı duyarlılık reaksiyonları, vazodilatasyon, sersemlik, anoreksi, glossit, konstipasyon, parestezi, retinit ve konfüzyonu içermektedir. Klinik olarak önemli laboratuvar anormallikleri, sıklıkla (>=%5) gözlenmiştir. Bunlar arasında alkalen fosfataz yükselmeleri ve ilaca değil ama altta yatan hastalığa bağlı olduğu düşünülen AST ve bilirubin yükselmeleri bulunmaktadır. Hemoglobin ve trombositlerde düşme daha az sıklıkla (<%5) bildirilmiştir. Lökopeniye bağlı sepsis ender olarak (<%1) gözlenmiştir. Solid tümörlü hastaların %10.8'inde infüzyona bağlı alerjik reaksiyon, anafilaktoid reaksiyon, astma, yüzde ödem, hipotansiyon, vazodilatasyon, ürtiker, sırt ağrısı, göğüste ağrı, titreme, ateş, hipertansiyon, taşikardi, dispepsi, bulantı, sersemlik, dispne, farenjit, döküntü, kaşıntı, terleme, enjeksiyon yeri reaksiyonları ve ilaç etkileşimleri. Tedaviyi sonlandırma oranı %2'dir. AIDS-KS hastalarında infüzyona bağlı reaksiyonlar, yüzde kızarma, nefes darlığı, yüzde ödem, başağrısı, titremeler, sırt ağrısı, göğüste ve boğazda darlık hissi ve/veya hipotansiyon şeklinde olup, %5-10 arasında görülmüştür. Stomatit, sürekli konvansiyonel doksorubisin HCl infüzyonu alan hastalarda rapor edilmiştir. Diğer DNA hasarı oluşturan antineoplastik ajanlarda olduğu gibi, doksorubisin ile kombinasyon tedavisi gören hastalarda sekonder akut miyeloid lösemiler ve miyelodisplaziler bildirilmiştir. Bu nedenle doksorubisin ile tedavi edilen her hasta hematolojik açıdan kontrol edilmelidir. Ekstravazasyonu takiben lokal nekroz çok nadir görüldüğü halde, bir irritan olarak kabul edilmelidir. Herhangi bir ekstravazasyon belirtisi veya semptomu ortaya çıkarsa (örneğin sızı, eritem), infüzyon derhal kesilmelidir ve başka bir venden tekrar başlanmalıdır. İntramüsküler veya subkutan yolla verilmemelidir.
İlaç Etkileşimleri:
Doksorubisin HCl ile etkileşime girdiği bilinen ilaçların eş zamanlı kullanımları konusunda dikkat sarfedilmelidir. Diğer kanser tedavilerinin toksisitesini artırabilir. AIDS'e bağlı KS hastalarında konvansiyonel doksorubisin HCl kullanımında siklofosfamid'in sebep olduğu kanamalı sistitin şiddetlendiği ve 6-merkaptopurin'in yol açtığı hepatotoksisitenin artış gösterdiği bildirilmiştir. Herhangi bir başka sitotoksik ilaç, özellikle kemik iliğine toksik olan ajanlar, birlikte verileceği zaman dikkat edilmelidir. Diğer ilaçlar ile karıştırılmamalıdır.